Overblog
Folge diesem Blog Administration + Create my blog
25. Dezember 2009 5 25 /12 /Dezember /2009 11:46
busbybabe
İngiltere yasa büründü,Manchester United'ın efsane oyuncusu ve 1958 yılında Münih'de düşen uçak faciasında kurtulan Albert Scanlon namı-diğer "Busby Babes" dün 74 yaşında hayata gözlerini yumdu.Scanlon 127 kez Manchester United formasını giymiş ve 35 gol atmıştı,toprağı bol olsun.
Diesen Post teilen
Repost0
Published by Erdal Güngör
22. Dezember 2009 2 22 /12 /Dezember /2009 12:26

Juventuslu taraftarlar Catania maçından sonra tekrar yaptıkları ırkçı tezahüratlarla kendilerini manşete çıkarmayı başardılar.Inter maçında Balotelli'ye karşı ırkçı saldırıların yankıları yeni kesilmişti şimdi son Catania maçında tekrar toplu şekilde siyahi oyunculara yapılan çirkin tezahüratlar kötü günler geçiren kulüplerini yeni bir krizin içine attı.Geçtiğimiz sezon bu tür ırkçı tezahüratlardan dolayı Juventus bir maç seyircisiz oynamak zorunda kaldı,Inter maçının ardından 25.000 bin avroluk para cezası henüz ödenmemişken aynı olayın patlak vermesi Juventus kulübünü rekor bir ceza alacağına kesin gözüyle bakılıyor.Hafta sonu Catania maçının başlamasından önce  taraftarlarını sağ duyulu olmaya çağıran kulüp yönetiminin tüm çabaları yine boşa gitti.Sportif olarak kötü günler yaşayan Juventus büyük ihtimalle çıkacak seyircisiz ceza 6 Ocakta oynanacak  AC Milan maçına denk geliyor

banner werder

İtalya'nın spor medyası başta "Gazzetta dello Sport" olmak üzere devletin toplumu ırkçılık konusunda önemli uyarılar yapmasını istiyor.Diğer  Avrupa Ülkelerinde olduğu gibi artık İtalya'da doğup büyüyen yabancı uyruklu insanların yaşadığını ve bunların çoğunun Afrika kökenli olduğunu vurgulayan Gazetta dello Sport,İtalya halkının bir bölümünün kafa yapısını değiştirmesi yönde eğitime ihtiyacı olduğunun altını çiziyor.Aslında bunun için fırsat var,İtalya milli takımı forvet hattında açığını Mario Balotelli ile giderebilir fakat ne hikmetse milli takım teknik direktörü Marcello Lippi aylardır başta Juventus ve Lazio taraftarlarının hedef tahtası haline gelen ve İtalya U21 milli takımında oynayan Balotelli'yi Squadra Azzura'ya çağırmadı.Irkçı saldırılardan büyük rahatsızlık duyan Balotelli geçtiğimiz günlerde bunu dile getirdi ve ülkeyi terk edip İngiltere'nin Man.City kulübüne gideceğini açıkladı.Inter başkanı bu açıklama üzerine Balotelli'ye sahip çıktı ama böyle devam ederse biz seneye siyahi İtalyan oyuncuyu başka ülkede görebiliriz.Şahsi görüşüm Balotelli ve onun durumunda olan siyahi oyunculara yapılan taraftarlıkla uzaktan yakından alakası yok,bu büyük bir "İnsanlık suçudur !" İtalya tribünlerinde  vahim boyutlara ulaşan ırkçılık Ultras hareketinin temelini oluşturan "Bağımsızlığa" tamamen ters düşüyor ve şahsen ben bu oluşumlara kesinlikle ULTRAS olarak bakmıyorum.Ne sporun,nede tribünlerin içinde hangi görüş olursa olsun hiç bir siyaset hareketin yeri olmamalıdır !

ultrasnopolitica

 


Diesen Post teilen
Repost0
Published by Erdal Güngör
22. Dezember 2009 2 22 /12 /Dezember /2009 01:12

İlk yarı bitti Türkiye Birinci Futbol ligi yaklaşık bir ay tatile giriyor.İlginç bir ilk yarı yaşadık,bunca yıl Türkiye ligini takip ediyorum ama bu sezon gibi enteresan ve çekici olduğunu ben hatırlamıyorum.Zira hep tek,tük takımlar üst sıraları zorlamıştı geçmişte,1970'li yılların ortasında Trabzonspor fırtına gibi estiği dönemde ilk defa Anadolu dan Şampiyon çıkmıştı.Onların dışında şimdiye kadar ciddi anlamda üç İstanbul büyüklerini zorlayan olmadı.Son iki sezon Anadolu takımlarında kıpırdama var,Sivasspor ile başlayan bu çıkış 2009/2010 sezonunun ilk yarısında tam 5 takımı şampiyon potasına girmesi ve bunlardan ikisi Anadolu takımları olması benim için sürpriz sayılmaz.İlginç olaylar yaşandı demiştim yazımın başında,daha çok mucizelerin yaşandığına tanık olduk.Düşünün ligin başlamasına iki hafta kalmış takımda sade bir oyuncunuz var,henüz teknik direktörünüz bile yok,lige yeni çıkmışsınız yayın gelirlerinden birazda çevrede zengin iş adamların yardımlarıyla cılız bütçenizle yoktan var ediyorsunuz,bu takım Diyarbakırspor.Avrupa'nın hiç bir ülkesinde benzerine rastlayamazsınız ama Türkiye'de her sezon gördüğümüz tablo,keza buna Kasımpaşaspor'u katmalıyız  3. haftada 2 puanı olan İstanbul'un eski kulüplerinden Kasımpaşa takımının başına Yılmaz Vurallın gelişi ve 8 tane futbolcu transfer edilmesinden sonra kısa süre içinde kendi çapında büyük başarılara imza attı.İşte Avrupa'da buna benzer tabloya rastlamanız imkansız,lige 2 hafta kala takım kuracak oyuncunuz olmasın,federasyonların ön gördüğü kriterlere takılır izin almanız imkansız olur.


Türkiye'de öyle ya da böyle,birazda Allahın yardımıyla bu futbol Nuh gemisi yürüyor ve yeni yapılacak yayın ihalesin de dönen rakamlar ligin gerçeklerini yansıtıyor mu orasını yine Allah biliyor.Aslına bakarsak o kadar da karamsar olmamak lazım,benim izlediğim kadar Türk futbolunda olumlu gelişmeler var,maalesef bu gelişmeleri Uluslararası platformlarda yeteri kadar yansıtamıyoruz.Milli takımımız Güney Afrika'da düzenlenecek dünya kupasına katılamıyor,Şampiyonlar liginde Sivasspor erken havlu attı,Beşiktaş grubundan çıkamadı,ama onun yerine yeni adıyla Euro League'de Galatasaray ve Fenerbahçe elini kolunu sallayarak gruplarından lider olup tur atladılar.Bu sezon göze çarpan diğer önemli bir nokta ise İstanbul'un üç büyük takımlarının kendi sahalarında puan kaybetmeleri,bunun nedeni de açıkça ortada,geçen gün  Johann Cruyff un'da dediği gibi futbolda kaybolan ekol.Artık herkes neredeyse aynı oyunu sahaya yansıtıyor,teknolojinin ilerlemesi ve imkanların artmasıyla tüm takımların antrenman çalışmaları aynı düzeyde,biraz daha çok koşan konsantrasyonu maç boyu üst seviyede tutan takımlar oynadıkları maçlardan kolayca puanlar çıkarıyorlar.Bursa,Kayseri gibi üst seviye Anadolu takımları bu avantajları kendi lehine çevirmeleri sezon sonuna kadar Türkiye liginin çok çekişmeli geçeceğini gösteriyor.


Şimdi buraya bir şey yazarsam belki çoğunuz bu adam kafayı yemiş diyeceksiniz,yine de yazacağım.Benim izlediğim kadar bu sezon Türkiye liginin oyun kalitesinde artış var,şahsi görüşüm Alman Bundesliga seviyesinde maçlar oynandı hatta daha üzerine çıktı diyebilirim.Sade adı Premiere League diye Stoke City - Wigan Athletic yerine bir Kayserispor -Antalyaspor maçını  tercih ederim.Kuşkusuz İspanya La Liga'nın kalitesi ortada ama ben bir Valencia - Real Madrid ile Beşiktaş - Bursaspor maçı arasında oyun olarak hiç fark görmedim.Borussia Dortmund - Mainz 05 müsabakasında uyumamak için koltukta mücadele ettiğimi hiç unutmam ama bir Kasımpaşaspor - Trabzonspor maçında hop oturup,hop kalktığımdan koltuk yaylarının gevşemesine sebep verdiğim için hanımdan yediğim fırçaya değdi,bu herkesin futbola bakışı ve salt oyunu sevmesine bağlı.Türkiye'de son 7 yıl içinde futbol taraftarları sayısında yüzde 9 azalma olmuş,peki neden? Türkiye'de aktif futbol oynayanların sayısı zaten çok az şimdi birde takip edenlerin sayısı düştüyse o zaman oturup düşünmek lazım.Hayatında futbol ile uzaktan yakından alakası olmayan televizyon fenomenleri yaptıkları absürt eleştirileriyle futbolu bitirme noktasına getirdiler.Neden biz bu güzel oyunu olduğu gibi sevmiyoruz? Çünkü biz kendimizi de sevmiyoruz ondan !

Diesen Post teilen
Repost0
Published by Erdal Güngör
21. Dezember 2009 1 21 /12 /Dezember /2009 14:07
Sırbistanın efsane takımı olan Kızıl Yıldız Belgratın taraftar oluşumu "Delije" geçen hafta 20. kuruluş yılını kutladı.Takımın Spartak Zlatibor Voda karşı aldığı 5:2'lik galibiyet de güzel bir jübile hediyesi oldu.

delije
Delije ve B.B.B.(Bad Blue Boys) bir zamanların kan düşmanları Tribünde başlayan savaş



Diesen Post teilen
Repost0
Published by Erdal Güngör
20. Dezember 2009 7 20 /12 /Dezember /2009 17:29
acab_logo.jpg

Nerden çıktı şimdi diyeceksiniz,Futbol severler için ayrı sivil haklarımı var biz mi bilmiyoruz diye soranlar olacaktır,her insanın yaşadığı ülkesinde sivil hakkı yok mudur? Elbette var ama şayet bir futbol severseniz,tutuğunuz takımı sevgilinizden daha çok seviyorsanız,içerde dışarıda oynadığı tüm maçlara gidiyorsanız o zaman sivil haklarınız yok kadar az.Sizleri ayrı Kategoriye koyuyorlar "Kategori C" C=Criminal,yani kısaca eğer spor müsabakalarına gitme tutkusu varsa potansiyel suçlusunuz.Deplasmana gidersiniz maç biter polisler zorla coplayarak otobüsün içine bindirirler,hadi bindirdiler içlerinden sivri zekalı çıkar otobüsün içine biber gazı sıkar.Can havliyle kendilerini dışarıya atan taraftarlar bir kez daha coplarla işlenerek şehirden eve yollanırlar(bkz:Konyaspor-Altay maçı)


Binlerce kilometre yol gidersiniz,tanımadığınız ülke yabancısınız,ufak anlaşmazlık yüzünden pireyi deve yaparlar,insanları çileden çıkarır adeta şiddete zorlarlar,66 kişi bir hiç yüzünden tutuklanır 5 kişi hapis cezası yer,yaşları daha 19(bkz:Sofya-AS Roma maçı) Hangi haklardan bahsediyoruz,hayattayız şükretmeliyiz rabbimize.Şüphe üzerine stat yasakları verenler bir gün şüphe üzerine bize yaşama hakkımızı da elimizden alabilirler !

 

                                              KAHROLSUN endüstriyel FUTBOL !

Diesen Post teilen
Repost0
Published by Erdal Güngör
20. Dezember 2009 7 20 /12 /Dezember /2009 00:16
image slshow einzel 0 45

image slshow einzel 0 47
(resimler kicker dergisinden)
Diesen Post teilen
Repost0
Published by Erdal Güngör
19. Dezember 2009 6 19 /12 /Dezember /2009 21:51

Galatasaray kendi sahasında,kendi taraftarı önünde,bilhassa maçın birinci yarısında muhteşem oyun sergiliyor,iki tane buz gibi golü verilmiyor ve ASY' de  kimsenin kılı bile kıpırdamıyor,cehennem bugün  soğuk günlerinden birini yaşadı.Şimdi kalkıp bu takımın öz güveni yok demek haksızlık olur,takım inişli çıkışlı ilk yarı sezonu geçirdi,üç kez kendi sahamızda,kendi taraftarımız önünde  elimize geçen liderlik,artık hangi nedenlerden olursa olsun,bu önemli  fırsatları kullanamadık .Ama buna rağmen defans dışında teknik heyetin tasarladığı oyun konsepti şahsen oturuyor diyebilirim.Eksik olan bir çok şey var tabi ki fakat bu genç takımı ateşleyecek onların bir itici güce ihtiyacı oldukları açıkça ortada.Bu itici güz kuşkusuz Galatasaray'ın vefakar taraftarları,kimse yanlış anlamasın yıllardır tribüne emek verenler,yaz,kış,yağmur,çamur,iç saha,dış saha deplasman kovalayanlar, tüm branşlarda Galatasaray'a destek verenlere kesinlikle lafım yok,onlara karşı saygım sonsuz zaten hep aynı belli kişiler.Benim sözüm diğerlerine,neredesiniz kardeşim neden takımı böyle önemli maçlarda yalnız bırakıyorsunuz,hadi geldiniz böylemi takıma destek verilir? Şükür son 10 dakika biraz kıpırdama oldu ve rakip baskı altına alındı ama o dakikaya kadar cılız homurtular dışında hiç bir tepki yok,biz bu maçı Ankara'da oynasaydık kesin daha fazla atmosfer  olurdu !

Ali_Sami_Yen_Hell.jpg

Bugün galibiyeti hak eden taraftık ama defansta yaptığımız klasik hatalarımız bir türlü kesilmiyor.Ofsayt tuzağı kurmak ve uygulamak müthiş uyum ister,bir kişi hata yapsın sonucu telafi edilemez,ki Caner Gençlerbirliği nin yakaladığı iki pozisyonunda ofsaydı bozan oyuncuydu ve itiraz ettiği için aldığı kart çok doğru.Direkten dönen topta defans oyuncularımızın literatüründe "adam paylaşımı" sözcüğü olmadığına yine şahit olduk,kaçıncı kez aynı hataları yapıyoruz  ben saymadım,sırf bu hatalar için özel istatistik yapan arkadaşlar vardır yazıp bilgilendirirseler memnun oluruz.İlk yarı attığımız iki gol bana göre buz gibi goldü ! Hem Ardanın,hem de Kewell'in golleri,TV ekranlarında ki görüntüler yanıltmasın.Ardanın attığı golü Kuddusinin vermemesi tahminim Gençlerbirliği oyuncuların sert tepkileri yüzündendi,eğer koluna değmiş olsa da pozisyonda art niyet yok çünkü Arda topa çok hızlı geliyor ve elini geri çekiyor.Kewell kesinlikle aynı hizadaydı ama geçerli olan hakemin kararları gerisi teferruat.Elano,Kewell,Arda ve Keita,bilhassa Keita bu akşam mükemmel oynayanlar arasındaydı,maalesef bu akşam yine bariz sert faullere maruz kaldılar Keita'nın isyanını haklı buluyorum.Hakem bir çok pozisyonda kasıtlı sertliklere müsaade etti,bu yüzden de Türkiye'de güzel futbol oynamak imkansız,mhk devre arasında yapılacak seminerde mutlaka bu konuyu ele alması gerekir diye düşünüyorum.Hakemlerin görevi kurallara göre oyunu yönetmenin yanı sıra oyunun akıcılığını sağlamak ve oyuncuları gereksiz sakatlıklardan korumak.Türk hakemlerinin futbol alt yapıları zayıf olduğunu defalarca yazdım hala arkasındayım.Devreyi lider bitirebiliriz yarın ki maçın neticesine bağlı,fakat bu hiç bir şeyi ifade etmez,biz Mayıs ayına bakarız !


Diesen Post teilen
Repost0
Published by Erdal Güngör
17. Dezember 2009 4 17 /12 /Dezember /2009 02:23

Daha iyi bir tribün için ne yapılmalı, ya da şöyle de sorabiliriz "daha iyi bir tribün nasıl yapılır?"

Avrupalılara göre tribünlerde tezahüratları 1960'lı yılların başında İngilizler başlatmış ve bunlar Liverpool'un ünlü KOP tribünüymüş.Tabi Avrupalılar dünyanın en eskileri arasında yerini almış Galatasaray'ımızın "re-re-ra-ra" tezahüratını duymamışlar.Malum Türk takımlarının Avrupa'da başarıları o yıllarda üst seviyede değildi,bu yüzden Türk tribün kültürü ülkemizin sınırlarını aşamadı maalesef.1962 yılında Şili'de düzenlenen dünya kupası ilk defa İngiliz televizyonlarından canlı yayınladığında Brezilyalı taraftarların toplu "Brasil-Brasil" tezahüratları baya beğeni  toplamış.İngiltere'de o güne kadar sade maçtan önce ve maç bittikten sonra şarkılar söylenirken,Şili'den gelen görüntülerde Brezilyalı taraftarların maç içinde de sesli destek vermesi başta Liverpool taraftarlarını harekete geçirmiş ve onlarda benzer tezahüratları kendi tribünlerine taşıyıp o yıllarda fırtına gibi esen Liverpool'un dünyaca ünlü pop müzik grubu The Beatles'ın parçalarını maç içinde tribünlerde söylemeye başlamışlar.Bunlardan en çok okunan "She Loves me" ve "Love me do" parçaları,birde yıllardır tekellerinde olan Almanya ve Hollanda tribünlerinde de söylenen cenaze marşı "You'll never walk allone".Aşağıya eklediğim video 1964 yılında İngiliz BBC televizyonunun o yıllarda çektiği belgeselden bir bölüm KOP tribününü gösteriyor;



Karşılıklı tribünden diğer tribüne yapılan tezahüratların da ayrı bir öyküsü var,FSA(Football Supporters Association) Başkanı Rogan Taylor'a göre bu tezahüratın başlangıcı yine Liverpool KOP tribününden çıkma.19967/1968 sezonun ilk maçları,mevsim sonbahar Anfield Road klasik ada sisiyle kaplı ama maçın hakemi saha görüşü iyi olduğu için müsabakayı oynatıyor.Sis o kadar yoğun ki tribünlerden maçı net şekilde seyretmek imkansız .KOP tribünü takımlarının gol attığını ancak karşı tribünün sevinç çığlıklarından çıkan sesten anlıyor.İşi garantiye almak için aralarında karar verip karşı tribüne bağırıyorlar "who scored the goal"(kim gol attı),anında diğer tribünden hemen cevap geliyor "Hatley scored the goal"(golü Hatley attı).Tabi bu yetmemiş Hatley'in golü kafayla mı ya da ayağınla mı attığını karşılıklı bağırarak öğrenmişler.Liverpool taraftarlarının bu yaratıcılıkları gelecek maçlarda da sürmüş ve böylece tribünlere oturmuş.Tribünlerde tezahüratların başlangıcını sade İngiltere ile sınırlandırmak bence yanlış ve futbolu aynı coşkuyla yaşayan diğer ülkelere haksızlık yapmış oluruz.Örneğin tribünlere davulları Brezilyanın Torcida grupları getirmiş ve tüm Güney Amerika kıtasına yaymışlar.Avrupa'da davulları ilk kullanan İtalyanlar ve Türkler olmuştur,maç süresi içinde tezahürat yaparak takıma destek vermek Türkiye'de hep vardı şarkılar ve marşlarla eşlik etmek 1970'li yılların sonlarına doğru başladı.Sık rastlanan bir başka destek tarzı yine Güney Amerikalı taraftarlarından tasarlanmış bando eşliğinde tribünleri panayır alanına çevirmek,benzerini iki yıldır Eskişehirspor  taraftarlı tribünde yapıyorlar,beğenirsiniz beğenmezsiniz orası herkesin kendi seçeneğine kalmış,takıma katkısı var mı yok mu oraya bakmak lazım.



Ve böylece esas konumuza geliyoruz,başlıkta yazdığım gibi "Daha iyi Tribün nasıl yapılır".Her şeyden önce şunu iyi bilmemiz gerekiyor,her ülkenin farklı kültürleri vardır,örf ve adetleri kendilerinin özdeşleştiği yaşam tarzları değişik karakterleri ve hayata bakışları.İnsanlar tribünlerde ortaya koydukları davranışları yaşadıkları toplumun içinden çıkan bir yansımadır.İngilizler,Orta ve Güney Avrupalılardan farklıdırlar,aynı Güney Amerikalıların diğerlerinden farklı olduğu gibi.Örnek verir iken sürekli İngiltere'de şöyle,Avrupa'da böyle,Güney Amerikalılar filanca demenin bizim için bir faydası olmayacaktır çünkü biz farklı insanlarız.1960 yıllarında İtalya'da başlayan Ultras hareketi  Orta ve Güney Avrupa'ya ne kadar geç ulaşmış olsa da tribünlere apayrı bir hava getirdi.Tribünde takıma verilen desteğin yanında yaşadıkları yöre ile ne kadar çok özdeşleştiklerini ortaya koyan Ultras oluşumları,pankartlar,Koreografiler ile özgür düşüncelerini ifade ederek yaratıcılıklarını gösterdiler,bunlara sonra meşale ve pyro tozu yakılması eklendi.Maçın gidişi nasıl olursa olsun 90 dakika susmadan takıma destek veren Ultra'lar tribüne yeni bir hava getirdiler.Tabi burada da yine ülkenin şartlarını,insanların kültür ve yaşam tarzlarını göz önünde bulundurmak gerekiyor.Lakin İtalyan futbolcular bu destekten hoşlanıyor ve motive oluyorlardı.İngiliz futbolcuları da taraftarların tribünlerde spontane bağırmaları,şarkı söylemeleri,alkışlamaları ile motivasyon kazanıyorlardı.Güney Amerika kıtası yine kendilerine uygun destekleriyle coşuyordu,peki biz bunların arasında tribün olarak hangi kategorideyiz?

 

Türk tribünlerinin 1990'lı yıllarının ortasına kadar kendine öz bir ekolü vardı,çılgınca verilen destek,rakip takımı baskı altına almak,futbolcuları bilhassa maç başlamadan önce müsabakaya adeta ateşlemek ülkemizin tribünlerinin özeliğiydi.Kuşkusuz en etkili tribünler 1960'dan 1980'li yılların ortasına kadar Anadolu kulüplerindeydi.Bursa,Eskişehir,Göztepe,Karşıyaka,Ankara ve Trabzon,eskisi gibi olmasa da hala başı çekenler arasındalar.İstanbul'un üç büyük kulüpleri için bu Anadolu kentlerinde futbol oynamak cehennem çilesine dönüşüyordu,benim bunların arasında favorim Trabzonspor tribünleri.Onların rakibi baskı altına almaları adeta sindirmeleri o yıllarda dünyada eşi yoktu sanırım.Avrupa Kupalarında eşleştikleri Liverpool'u 1:0 yendikten sonra İngiliz futbolcuların verdikleri demeçler "biz hayatımızı kurtardık neticeyi telafi ederiz" demeleri  yabana atılacak gibi değildi o zamanlar,şimdi ancak 61.dakikada saman alevi gibi parlayıp hemen sönüyorlar.İstanbul tribünleri arasında tek favorim uzun yıllar kovaladığım Galatasaray tribünleridir,bilhassa Avrupa kupalarında ASY cehennemi olarak tüm dünyaya ismini duyuran Galatasaray taraftarları takım desteklemekte bir numaralar,ne kadar şu sıralar bir çıkmazın içine düşseler de !

cimbom


Aslına bakarsak çıkmaz değil daha kötü bir durum söz konusu.Ki bunda kimsenin suçu yok çünkü Türkiye'de son 15 yıl içinde toplum anormal şekilde değişti.Geçen gün TD sitesinde okuduğum bir yorum şu an ki durumu açıkça ortaya seriyor;


"İnsanlar hayattan uzaklaşıyorlar.. İş yerlerinde yüz binlerce suratsız insanız hepimiz... Evde kavgacı huysuz, sokakta sinirli asabi... Hiçbir şeyden "zevk almıyoruz"... Yaşama isteğimizi kaybediyoruz ulan ötesi var mı... Toplumsal bunalım had safhada.. Gelecek kaygısı almış başını gidiyor.Değil bedava bilet, adamın evinin bahçesine kursan stadı, "sittirin kardeşim kafa şişirmeyin" diyecek konuma geldi insanlar.. Yoksa şiddet, beli yerler dışında bilet fiyatları, basın, 3 büyükler, federasyon falan hiçbirisi "hayatın kendisi" kadar önüne geçemez bu kültürün..."


Hani acı gerçekler derler ya işte bu yorumda öyle bir şey,çok doğru tespit şu an yaşadığımız durumun kısa özeti.Yukarıda belirtmiştim,insanlar nasıl yaşıyorlarsa tribünlere de o yansıyor.Artık Türkiye'de futbol sever diye bir kitle kalmadı,onları futbolun uzman takipçileri olarak tanımlarsak daha doğru olur.Eskiden İstanbul'un nerdeyse her mahallesinde bir futbol takımı vardı,kavenin dışında asılı kara tahtada maçın oynanacak tarihi,başlangıç saati ve takım kadrosu yazardı.Bir çok semt takımları vardı aklıma gelen Galata,Vefa,Karagümrük vb.,şimdi çoğu tarihe karıştı ya da yaşam mücadelesi veriyorlar.Kuşkusuz endüstriyelleşen futbolun ve medyanın insanları yanlış yönlendirmesinin büyük katkısı var.Futbol kulüplerinin ticaret şirketlerine dönüşmesi,insanların futbola süpermarketten alınan bir tüketim maddesi olarak bakışı tribün kültürünü bitirme noktasına getirdi.İnsanlar sezon başında binlerce lira verip aldıkları kombinelerin karşılığını bekliyorlar,maç istedikleri gibi gitmediği zaman basıyorlar kendi oyuncularına küfrü,teknik direktörü istifaya çağırıyorlar,futbola oyun olarak değil mağazadan satın aldıkları bir beyaz eşya gözüyle bakıyorlar,maalesef bu eşyanın garantisi yok bozulduğu an geri veresin.İşte böyle karmaşık ortamın içinde "daha iyi tribün" oluşturmak yoktan var etmek kadar zor.Aslında çözüm çok basit ve ortada duruyor,takımı desteklemenin en önemli maddeleri şöyle olabilir;


1.Maç başlamadan önce oyuncuları ateşlemek

2.Müsabaka başladığı dakikadan itibaren oyuncuları gol atmaya teşvik etmek,oyunu yönlendirmek

3.Rakip takımı ve Hakemi baskı altına almak

4.Coşkulu tezahüratlar ve onları doğru zamanda söylemek


Yazıldığı gibi basit gözükmüyor,benim gibi klavyenin başına oturup ahkam kesmek herkes yapar.Stat atmosferinden mükellef  taraftar oluşumlarını sürekli eleştirmekte hiç bir şeyi değiştirmez,ne yapsınlar ellerinden ancak bu kadar geliyor.Daha iyisini ortaya çıkarmak için onları çabalarında yalnız bırakmamaktır,bir avuç insanın gayretiyle ancak bu kadar olabilir tüm stat katılmalıdır,kısacası taraftarın içinde olmalıdır bu coşku.Ne zaman insanlar televizyon yorumcularının onlara futbolu steril sunuşlarının etkisinden kurtulur ,futbola salt oyun olarak bakarlar ve canlı yaşamaya çalışırlar,işte o zaman "Daha iyi tribünler kendiliğinden oluşur !"


Diesen Post teilen
Repost0
Published by Erdal Güngör
15. Dezember 2009 2 15 /12 /Dezember /2009 20:20
AMilliTakim

Fatih Terim milli takımı bıraktıktan sonra hepimizin kafasını kurcalayan soru,A Milli takım teknik direktörümüz kim olacak? Henüz karar verilmedi,adaylar çok ama gelen yok. TFF' nin hayallerini Hiddink süslüyor,Lucescu'da olabilir,Belediye zabıtası Abdullah Avcının da ismi geçiyor.Bizim dilimizden anlayan olsun diyenler için bu üç aday en ideali.Peki bizim dilimizden anlayan Fatih Terim neden gönderildi? Hani şu ünlü spor kamuoyumuz var ya,işte onların yarattığı zihniyete ters geliyordu Terim.Kim bu kamuoyu? Hıncal ve tayfası çakma aydınlar ve onların peşinden koşan,ağızlarının içine bakan sanal futbolseverler.Şimdi Mahmut emmi onları nasıl memnun edecek kara,kara düşünüyor.Geçen hafta Johann Cruyff'un röportajını okudum,şöyle diyordu;"Eskiden ülkelerin kendine ait ekolleri vardı,İskoçların,Belçikalıların sahada oyunlarından anlıyorduk,şimdi ekol kalmadı." Büyük usta doğru söylüyor,aslında bu bizim için büyük avantaj çünkü Türk futbolunun şimdiye kadar bir ekolü olmadı,işimiz çok kolay öyle değil mi ? Çizeriz kağıt üzerine bir taktik,nasıl olsa karşı tarafta benzer bir şey oynuyor yürüyün aslanlarım hedef karşı kale.Futbol ekolü olmayan ülkenin neden milli takımının başına büyük paralar vererek yabancı hocalar getirelim ?

Diesen Post teilen
Repost0
Published by Erdal Güngör
15. Dezember 2009 2 15 /12 /Dezember /2009 10:54

Futbol mabetlerini ziyaret etmek sağlam kafayla yapılacak bir ibadet değil,her ibadetin kendine ait bir özelliği vardır.Futbol statları ne Mekke'ye benzer,nede Vatikan'a,Kudüs'te ki ağlama duvarına hiç benzemez,biz anca mağlubiyetlerde ağlarız.Sarhoş kafayla Kabe'yi tavaf edenleri gördünüz mü? Ya da burnuna 250 gram persil çamaşır tozu çekip,2 şişe jack'i kafaya diktikten sonra kilisede günah çıkaranlar? "Aziz peder günahkarım rahatlamak  istiyorum","boşalt oğlum içinde ne varsa","bööööö....." Deplasman otobüsleri sakın hicaz kafilelerine benzetmeyin çarpılırsınız,şişenin içinde  gibi durmuyor meret.Onca bira,viski,cigara,geride bırakılan sevgililerin matemi içinizdeki sanatkar ruhunu ortaya çıkarır.Müstehcen bestelerden sonra kopan kahkahalar,damardan giren şarkıların göz yaşları,mola tesislerinin tuvalet  duvarlarına natürmort manzaraları,altına da tosun imzayı çaktın mı,var mı ulan ötesi.

mal

Futbol,rahatlatır tüm haftanın yorgunluğunu üzerinden atarsın,rakibin anasına söverken.Sahi kadınlarda erkekler gibi küfür ediyorlar,olmuyor,evet çok ayıp ama aslında o değil demek istediğim,biyolojik açıdan iki cinsin fiziksel yapısı,yani.Anlamadığım bir kadın rakibin neden anasına söver,Babasına sövse daha uygun olmaz mı ya da abisine,gaymisin kızım? Hem neresine ve nasıl koyacaksın öyle yapıya sahip değilsin bir kere. Bir erkeği düşünün tribünden sahada ki oyuncunun anasına söverken tam o anda sırtına biri dokunuyor,karşısında 100 kilo ağırlığında orta yaşını geçmiş botoksları solmuş bir bayan,"hşşşşt yavrum ben sövdüğün oyuncunun annesiyim,gel kucağıma cicim" değinde ne olurdu acaba? Hadi maçtan sonra sövdüğün oyuncu seni bulur yanına gelip "hayallerimin erkeğisin" dediğinde ne yaparsın? Ağızdan çıkan laflar bumerang gibi geri dönerse,çıkmaz sokağa girmiş gibi,işte o an bittiğin andır. Hem neden biz cinsellik içeren küfürler ederek birbirimizi aşağılıyoruz? Seks güzel bir şey diye biliyorum,yoksa kadın erkek ilişkisi iki cinsin savaşımı,bizler anne ve babamızın aralarında -/+ 15 dakika süren kavganın,aşağılamanın 9 ay sonra ortaya çıkan bir ürünümü yüz?  Kamasutra yasaklansın ağabey !


Futbol supaptır ,bunca deşarjdan sonra eve gidip kadınlar el örgülerini daha mı rahat işliyorlar,ya da bir erkeğin koltuğuna kaykılıp maksim gorki romanına kaldığı yerden okumaya devam mı ediyor? "Küfür'e karşıyız hem de  çok karşıyız,futbol oyun futbol kardeşliktir.Hepsinin üstüne çekelim bir sünger ama son keeezzzz......."

Siz,siz olun fazla junkfood yemeyin sağlığa zararlı !

Diesen Post teilen
Repost0
Published by Erdal Güngör

Blog Içeriği

  • : Blog von Erdal Güngör
  • : Liberta per gli Ultras ! No Al Calcio Moderno ! Galatasaray,Ali Sami Yen,Metin Oktay,istanbul,Alpaslan Dikmen,Karıncaezmez Şevki,Fatih Terim,Hooligan,Ultras,Hagi,Two and a half Man,Football Supporters Europe,The Big Bang Theory,Çılgın Türkler, Family Guy, Fringe,eBileteHAYIR!
  • Kontakt