Overblog
Edit post Folge diesem Blog Administration + Create my blog
16. August 2023 3 16 /08 /August /2023 09:26

Hamburger SV kulübü en başarılı dönemini Ernst Happel döneminde yaşadı. Efsanevi hocanın, Hollanda'dan Pep Guardiola dönemindeki FC Barcelona'ya uzanan taktiksel soyun kurucusu olarak görülmesine şaşmamak gerek. Viyana doğumlu teknik direktör bugün yaşasaydı 96 yaşında olacaktı. Ben Ernst Happel döneminin Hamburg takımını canlı gözle seyrettim müthiş futbol oynuyorlardı. Hücumda Hrubesch, Van Heesen o dönemlerin klasik oyun kurucusu 10 numarada Magath onun hamallığını yapan Jimmy Hartwig. Defansta Jacobs kardeşler sağ bekte muz ortasını Dünya’ya meşhur eden Manfred Kaltz.

 

Bu arada Ernst Happel total futbolun babası olduğunu biliyor musunuz?

Total Futbolun Babası, Ernst Happel

Suskun, kin dolu, sinirli, kibirli Ernst Happel gibi biri günümüzün futbolunda hâlâ işlevini sürdürebilir mi? En akla yatkın cevap, bugün farklı davranacağıdır. Özgünlüğün henüz bir kendini tanıtma kategorisi olmadığı bir zamanda, kötü davranışlarını göze alabilirdi. Bugün, muhtemelen medya tanıtımının tasarımını görecek ve bununla kısmen uzlaşacak kadar zeki olurdu. Çünkü klasik Viyana tarzından daha çok ihtiyaç duyduğu bir şey varsa o da futboldu.

 

"Futbolsuz bir gün kayıp bir gündür". Ernst Happel'in sıkça kullandığı sözlerden kendini tanımlaması, bugün birçok futbolcunun CV'sini süslediği gibi, pozitif delilerin hoşuna giden bir ifadeden daha fazlasını sunuyor. Çelişkili ve bazen de berbat bir kişiliği gözler önüne seriyor. Gecelerini kumarhanede konyak içerek ya da televizyonun karşısında tek başına yayın bitene kadar iki paket sigarayı bitiren ve böyle zaman geçiren saplantılı bir karakter. Futbola olan takıntısı onu aynı zamanda dünyanın en iyi antrenörlerinden biri ve tüm nesillerin taktiksel dehası yapan azimli bir adam.

 

                                          Özel türde bir Hoca

 

Happelin antrenmanları ağır ve eziyetli geçerdi. Kondisyon, disiplin onun için sadece gerekli ön koşullardı. O gerçek zevki oyundan alıyordu ve felsefesinin üstünlüğünden. Sadece "total futbol" arayışında kusursuzluğunu gerçekleştirebildi. Happel, Rapid Wien'de aktif oyuncuyken bile Avrupa'nın en iyi savunmacılarından biriydi. Biraz tembel ve topu seven, ancak teknik olarak üstün ve zeki olan Happel, sadece altı ulusal şampiyonluk kazanmakla kalmadı sahada oynarken bile oyunu kendi kafasına göre yönlendiriyordu. Sık sık hücuma katılarak ve alan anlayışıyla liberonun bir ön formunu kurarak o dönemde defans oyuncusunun rolünü modernleştirdi. Fakat gerçek bir stil ikonuna ancak bir koç olarak dönüştü.

 

Happel'in kariyeri 1962 yılında, 36 yaşındayken Hollanda'da başladı. Rinus Michels, Johan Cruyff, Louis van Gaal ve Pep Guardiola aracılığıyla doğrudan günümüzün FC Barcelona futboluna uzanan taktiksel bir geleneğin, ekolün başlangıcını onda görenlerin sayısı hiç de az değil. İlk durağı, ilk yılında Hollanda Kupası finaline taşıdığı ve altı yıl içinde istikrarlı bir şekilde şampiyonluk adayı haline getirdiği kronik küme düşme adayı ADO Den Haag oldu. Şaşırtıcı bir gelişme sonunda Den Haag 1968'de kupayı kazandı ve Happel de ülkede aranan adam oldu.

 

                                       Hollanda Futbolunun ekol kılavuzu

 

Takımının seri maçlarda rakiplerini aşırı yorduğu yeni oyun tarzı, sonunda Hollanda'da bir stil belirleyici haline geldi. Michels, Happelden esinlenerek daha sonra neredeyse kutsal hale gelecek olan 4-3-3 sistemini Hollanda futboluna yerleştirdi ve bugüne kadar bir ekol haline getirdi. Oyuncular o dönem için son derece ilerde savunma yapıyorlardı ve o zamana kadar neredeyse hiç uygulanmamış olan ofsayt tuzağını mükemmelleştirdiler. Ernst Happel, Cruyff'tan çok önce "total futbol"dan bahsediyordu ve alan savunmasını ilk o oynattı

 

Happel, "Adam adama savunma için sahada sadece on bir eşeğe ihtiyacınız var," diyordu. O ise koşmaya istekli, zeki oyuncular istiyordu. Ne de olsa en önemli silahı, muhtemelen Avrupa futbolunda ilk kez organize bir biçimde uyguladığı "pres" idi. Happel yeni konseptini sürekli bir "sakinliğe karşı mücadele" olarak tanımlıyordu. "Rakibi kendi yarı sahasına geri çekilmeye zorlamak, onu sıkıştırmak, oyun kurmasını engellemek, henüz başlamamış atakları bozmak ve sonra topu kaparak kendi atakları geliştirmek."

 

Zamanının ne kadar ötesinde olduğunu, ADO Den Haag ile kupayı kazandıktan sonra kadrosunda çok daha fazla bireysel kalitenin bulunduğu Feyenoord Rotterdam'a geçtiğinde ortaya çıktı. İlk denemesinde şampiyon oldu ve aynı yıl Feyenoord ile Avrupa Şampiyon Kulüpler Kupası'nı ve ardından Dünya Kupası'nı kazanan ilk Hollanda kulübü oldu. Rotterdam'da beş yıl kaldı ve Hollanda ekolünün yükselişinin şekillenmesine yardımcı oldu. 1973'te "Çok şey yaşadık, artık bırakmalıyım. Çok fazla zafer kazandıkça disiplin azalıyor. Çok fazla arkadaş olduk. Birlikte acı çekiyor, ağlıyor, gülüyor ve kazanıyorsunuz. Ve bu çok uzun süre devam edemez."

 

Sevilla üzerinden Belçika'ya gitti ve o zamana kadar oldukça vasat olan FC Brugge'ü üst üste üç şampiyonluğa ve Avrupa'nın zirvesine taşıdı. Hollanda milli antrenörü olarak 1978'de Dünya Kupası finaline ulaştı, Standard Liege ile Belçika Kupası'nı kazandı ve son olarak 1981'de Hamburger SV'ye geçti.

 

 

Taktiksel bir deha olarak ünü ondan çok önce gelmişti Almanya’ya. Ancak o dönemin HSV oyuncuları ve yöneticileri üzerinde kalıcı bir etki bırakan şey, her şeyden önce insanları yönetme şekliydi. Onu Kuzey Almanya'ya teknik direktör olarak getiren Günter Netzer bugün hala övgüyle bahsediyor: "Happel her oyuncuya ne yapmalarını istediğini basit şekilde açıklayabiliyordu. Dört kişilik geri hat, gegenpress, ofsayt tuzağı, Happel hepsini açıklayabilirdi. Kelimelerle değil, çok konuşmazdı ve konuştuğunda da anlayamazdınız. Ama onun antrenman çalışmaları öyle bir şeydi ki oyuncular iliklerine kadar hissediyorlardı."

 

Yani Happel Hamburg'da da büyük laflar eden biri değildi. Basınla hiç konuşmamayı ve oyuncularıyla sadece gerekli olanları konuşmayı tercih ediyordu. Soyunma odası konuşmalarının sadece birkaç dakika sürer ve basit bir sözle bitmesi alışılmadık bir durum değildi: "beyler pres yapmayı unutmayın!"

 

Yine de Felix Magath, Horst Hrubesch ve Thomas von Heesen gibi dönemin oyuncuları bugün hala hocaları için her şey yapabileceklerini övgüyle bahsediyorlar. Happel de buna büyük önem veriyorduö şöyle derdi: "Bir antrenör ancak takım onu kabul ederse değerlidir. Eğer oyuncular kabul ederse, her sözünü dinlerler kabul etmezlerse, ondan bıkarlar. Her şeyden önce bir insan olmalısınız. Sert olabilirsiniz, gaddarlık yapmadan ama insan gibi. Oyuncular saygı duymalı. Bir oyuncu ancak hocanın profesyonel olduğuna ve futbolu bildiğine ikna olursa saygı duyabilir, aksi takdirde oyuncular hocayla alay eder."

 

Manfred Kaltz bir keresinde Hamburg'da gerekli saygıyı nasıl kazandığını Happel'le ilgili bir anekdotla anlatmıştı. İlk antrenmandan önce, o zamanlar 55 yaşında olan teknik adam üst direğe bir içecek kutusu koymuş, ilk denemesinde ceza sahası çizgisinden şut çekmiş devirmişti. Sonra bize döndü "Sıra sizde" demişti. *Franz Beckenbauer hariç herkes başarısız olduktan sonra, başarısını tekrarladı ve ardından kondisyon antrenmanlarına başladı.

 

 

                                Tutku, özveri ve kusursuzluk isteği

 

Happel için saygı ve otorite önemliydi ama oyuncularının asla korkmaması gerekiyordu. Aksine, takımla sık sık taktiksel varyasyonları tartışır ve onları en azından görünüşte kararlara dahil ederdi. Hatta Happel'in sadece Viyana kahvehanelerinde neşeli biri olarak değil, aynı zamanda bir antrenör olarak da son derece sevimli bir çekicilik sergileyebildiğine dair söylentiler dolaşıyordu. Tabii ki sadece onun çizgisini takip edenler için. Çünkü tüm mükemmeliyetçiler gibi o da etrafındakilerden mükemmellik beklemiyordu ama en azından tutku, özveri ve bunu başarma isteği bekliyordu. Öte yandan onu öfkelendiren şey, birinin yeteneğini boşa harcamasını izlemek zorunda kalmaktı. Bunun en iyi örneği Hamburg'da Wolfram Wuttke ile yaşadığı tartışmaydı. Happel her ne kadar Wuttke gibi oyuncuları sevdiğini söylese de çok az atılganlık ve az koştuğu için forvetini birkaç kez alenen aşağıladı. Happel sonunda "Topla her şeyi yapabilen ama topsuz hiçbir şey yapamayan bir oyuncu ne işe yarar ki?" dedi ve Wuttke'yi takımdan attı.

 

O zamana kadar kazandırdığı zaferler yine de onu haklı çıkardı. Happel yönetiminde geçen altı yılda HSV, kulüp tarihinin en başarılı dönemini yaşadı. İlk sezonda şampiyonluk ve UEFA Kupası finalistliği. İkinci yıl da Almanya şampiyonu oldu ve en büyük zaferi olan Şampiyon Kulüpler Kupası (günümüzde yeni adı ŞL) finalinde Juventus Turin'e karşı kazandığı zaferle zirveye ulaştı.

 

                          Futbolu son nefesine kadar yaşadı

 

Nihayet 1987'de DFB Kupası'nı kazandığında Almanya'ya veda etti. Ağır bir mide rahatsızlığı Happel'i karamsarlığa sürüklemişti: "Yurtdışında ölmek istemiyorum," dedi ve Avusturya'ya, memleketine döndü. Kısa bir süre sonra kendisine akciğer kanseri teşhisi kondu. FC Swarovski Tirol'de antrenör olarak çalışmaya devam etmesine rağmen, Happel'in antrenör kulübesinde ölmesinin izlenebileceğini iddia eden eleştirmenler de ortaya çıktı.

 

Happel emekli olamadı son nefesine kadar futbolu doya, doya yaşadı. Hatta 1991 yılında Avusturya milli takımının başına geçti. Ancak 14 Kasım 1992'de Innsbruck'ta öldü. Dört gün sonra Almanya'ya karşı uluslararası bir maç oynandı. Ünlü şapkası 90 dakika boyunca koltuğundaydı….

 

*Franz Beckenbauer 1980 - 1982 arası Hamburger SV kulübünde oynadı!

 

Diesen Post teilen
Repost0
Published by Erdal Güngör

Blog Içeriği

  • : Blog von Erdal Güngör
  • : Liberta per gli Ultras ! No Al Calcio Moderno ! Galatasaray,Ali Sami Yen,Metin Oktay,istanbul,Alpaslan Dikmen,Karıncaezmez Şevki,Fatih Terim,Hooligan,Ultras,Hagi,Two and a half Man,Football Supporters Europe,The Big Bang Theory,Çılgın Türkler, Family Guy, Fringe,eBileteHAYIR!
  • Kontakt