Overblog
Folge diesem Blog Administration + Create my blog
21. Januar 2009 3 21 /01 /Januar /2009 23:39
Sporun şimdiki gibi pazarlanması,büyük paralar kazandıran sanayi haline gelmesini Amerikalılar başlatı.

Sporun pazarlama yönteimide onlardan ithal edilmiştir "easy money" rahat ve kolay para.
Hızlı para,çok tüketim,bol reklam,artık ne ararsanız var.

Futbolun içindeki endüstriyeleşme tamamen bir diretmedir.

Avrupa Birliğinin 1995 yılında "Bosman kanunu" olarak bildiğimiz davada son koyduğu nokta futbolda sanayileşmenin yolunu açmıştır.Verilen kararda futbol klüplerinin bir ticaret şirket olmasıda zorunlu kılınmıştır.

Akabinde gelen uefa kriterleri bir çok Spor Klüplerini ciddi anlamda zora sokmuştur.İçinde bir çok spor branşları bulunduran klüpler şirketleşme yolunda bu branşlarını atmak zorunda kalmış yada sponsorlarla ortaklığa girerek branşların ayakta kalmasını sağlamışlar.

Gözden kaçan bu yöntemde,uefa futboldan gelen parayı futbola aktarmasını kriterlerinde zorunlu tutmakla diğer spor branşlarının aynı futbol ve basketbol gibi pazarlamasının yolunu açmıştır.

Amerikalılar NBA Basketbol ligini pazarlaması avrupada büyük yankı uyandırdı.

Günümüzde NBA tam bir sanayi şirketi haline gelmiştir.

Bu modeli futbolda İngiltere uyguluyor.

Premier League aynı NBA gibi bir sanayi şirketi,aralarında olan fark birinde Basketbol diğerinde Futbol pazarlanıyor.

Şu günlerde yaşadığımız Global ekonomik kriz NBA nasıl vurdu bilmiyorum ama Premier League'de tehlike çanları çalıyor.

Son Kaka olayı kimseyi aldatmasın sonuçta bir arap grubunun girişimi ile bu hale gelmiştir.
Esas derine indikmi premier league'de takımların toplam borcu 5.5milyar Avroya ulaştı ve henüz sene başındayız.

Amerikalıların eğlence kültürü(gerçekten öyle bir şey varmı?) Avrupalılara hiçte benzemiyor.
Şurada 300 yıllık varlığa sahib olan ABD karma kültürleri barındırıyor.Kendilerine öz tarzlarını tüm dünyaya adapte etmek isteyen amerikalılar baya başarılılar,örneğin kola,hamburger vs.

Diğer eğlence etkinliklerinle sporu aynı kefeye sokup insanları bol tüketime yönlendirmenin en iyi yöntemidir "American event Culture !!!".


Erdal Güngör

Diesen Post teilen
Repost0
Published by Erdal Güngör
20. Januar 2009 2 20 /01 /Januar /2009 23:12

Türkçeye çevrildiğinde sıradan anlamına geliyor.

Gelelim konuya.

Casuals altkültürü 1950 yıllarında ABD'den İngiltere'ye gelen kendilerine özel giyim tarzına sahip gençlik akımı. 1970 ve 1980 yıllarında ingiliz tribünlerine şıçrayan bu akım genelde Holiganlar sahip çıkmıştır.



Bilindiği gibi İngiltere futbolun anavatanı ve aynı zamanda holiganizmin dünyaya yayıldığı ülke.

Polislerin dikkatini çekmemek için avrupanın en pahalı tekstil markalarını taşıyan holiganlar "Casuals" giyim tarzını bir altkültür(subculture) haline getirip tribünlere taşıdılar.

O yıllarda emniyet güçlerinin gözleri sürekli Skinheads(Dazlak Kafalılar) üzerindeydi. Sıradan giyim tarzları ile ortada dolaşan ve avrupanın en pahalı giyim markalarını taşıyan holiganlar pek göze çarpmıyor, kimse farkına varmıyordu.

En pahalı markalar demişken onlardan bazıları:

Fila, Stone Island, Fiorucci, Adidas, Pepe, Benetton, Sergio Taccini, Ralph Lauren, Lyle&Scott, Le Coq Sportif, Ben Sherman, Fred Perry, Lacoste, Kappa, Pringle, Burbery ve Slazenger.

Gördüğünüz gibi hiçte öyle yabana atacak markalar değil ve hepsi el yakıyor.

Şimdi soruyorsunuzdur bu adamlar parayı nerden bulup böyle pahalı markalar satın alıyorlardı.

İngiliz milli takımı ve klüp takımlarının (Liverpool,Nothingham Forest,Westham United vs.) yurtdışına deplasman yapan holiganlar gitikleri ülkerlerde olay çıkarıp mağazaları yağmalıyorlardı. Normal yollardan satın alınması sıradan vatandaş için neredeyse imkansız olan bu markalar ile tepeden tırnağa kuşanmak 4 kişilik ailenin aylık bütçesi.

Futbolun sanayileşmesiyle klüpler gelir kaynağı üretme zorunda kaldılar. Örneğin Merchandising. Casuals alt kültürü günümüzdeki Merhandising den değişik bir tarz daha çok sıradan giyinme. Merchandising ilk başta kulüblere gelir kaynağı sağlayan endüstriyel futbolun sanayi ürünü haline gelmiştir. Kulüp renklerinin ön plana çıktığı aynı zamanda sponsorların reklamları ile donatılmış giyisiler Fan'lar arasında büyük beğeniyle taşınır. Futbola ve gönül verdiği kulübe damardan bağlı olanlar genelde "Casual" giyinir ve renklerini fazla öne çıkarmaz,zaten kalbine kazımıştır.

Erdal Güngör

Diesen Post teilen
Repost0
Published by Erdal Güngör
18. Januar 2009 7 18 /01 /Januar /2009 01:57


The Truth is Out There: M.City,Milan,Kaka 200 Milyon,İlker Casilas 150 Milyon,Ginaluigi Buffon 75 Milyon

Trust No One: Galliani,Berlusconi,Diogo Kotscho

İ Want to Believe:
Ben milan'da yaşlanmak istiyorum (KaKa)


mulder...mulder...mulder uyan yine masanın üzerinde sabahlamışsın.

ne var sculy sende hiç rahat vermiyorsun.

yeni dosyamı geldi mulder?

evet sculy,yine faili meçhul dava.

hmmm..M.City-Jupiter futbol maçımı? ilginç davaya benziyor mulder.

bende öyle sanıyorum sculy,son gelişmelere göz atarsak uzaylılar bizimle temasa geçmek için taktik değiştirmiş olabilirler.

sen biraz daha uyu mulder,akşama görüşürüz.........


Erdal Güngör





Diesen Post teilen
Repost0
Published by Erdal Güngör
17. Januar 2009 6 17 /01 /Januar /2009 13:45

Spion Kop, Güney Afrikada bir dağ. 1899-1902 Güney Afrika savaşında Spion Kop dağı eteklerinde yüzlerce İngiliz askerleri hayatını kaybetmiş. Ölen askerlerin çoğu Liverpool'u olduğundan dolayı Liverpool Kulübü Anfield Road stadının güney batı tribününe KOP adını vermişler.



Günümüzde KOP denildiğinde akıllara FC Liverpool ile özdeşlemiş The Reds taraftar oluşumu geliyor.



KOP tribünü 1964 yılında dünyaca üne kavuştu. BBC tv kanalı Liverpool klübünün şampiyonluk maçından yaptığı çekimler tüm dünya sinemalarında gösterime sunuldu. Bu görüntülerde tüm stat "You'll Never Walk Alone" parçasını hep bir ağızdan söyleyerek şampiyonluklarını kutluyorlardı.

Bana sorarsanız You'll Never Walk Alone parçası 2005 yılında İstanbulda oynanan FC Liverpool-AC Milan şampiyonlar ligi finalinde doruk noktasına ulaşmıştır. İlk yarısı Milan lehine 3:0 biten maçın devre arasında tüm Liverpool tribünleri hep bir ağızdan 15 dakika susmadan bu parçayı söyleyerek takımlarına büyük moral verdi. İkinci yarı sahaya çıkan Liverpool maçı 3:0'dan 3:3'e çevirerek, uzatmalarda gol sesi çıkmayınca penaltı atışlarında Milanı mağlup ederek Şampiyonlar Ligi kupasını müzelerine taşıdılar.

You'll never walk alone parçasının hikayeside ilginç. Şarkı 1945 yılında Oscar Hammerstein ve Richard Rogersin yazdığı 2 perdelik Carousel adlı bir Broadway müzikalinde ilk kez söylendi. Birinci perde de savaşta kocasını kaybeden hamile kadına destek ve moral vermek için. İkinci perde de doğan kızın 15 yaşında okulu bitirip hayata atılmaya karar verdiği sahnede söylendi. 

Parçayı hit yapan sanatçı aynı yılda Frank Sinatra. 1963 senesinde Liverpool'u grup Gerry and the Peacemakers parçayı tekrar seslendirdi ve hit listelerine girmesini başardı. You'll never walk alone KOP tribününün efsaneleşmesi 1964 yılına dayanıyor. Liverpool iç saha maçları öncesi statta İngiltere hit listeleri çalınırdı. Yine bir iç saha maçında You'll never walk alone parçası çalınırken elektrikler kesilir. Bunun üzerine KOP tribünü seyircileri şarkıyı kaldığı yerden söylemeye devam eder ve bu gelenek haline gelir her iç saha maçlarında söylenir.

Erdal Güngör

 

 

 

 

 

 

 

Diesen Post teilen
Repost0
Published by Erdal Güngör
17. Januar 2009 6 17 /01 /Januar /2009 01:19




Geçtiğimiz eylül ayında ertelenen Sandri davası dün tekrar yeniden açıldı.

Mahkeme günü Arezzo Savcılığı olayı canlandıran bir animasyon videosu yayınlandı.

Videoda Gabriele, Luigi Spaccarotella adlı polis tarafından nasıl kurşunladığı canlandırılıyor.

Bu arada sanık polis hala suçsuz olduğunu savunuyor ve görevine devam ediyor.

Diğer yandan sandri ailesi olayın kasıtlı olarak uzatıldığını ve şimdiye kadar sanık polisinde resmi bir savunma yapmadığını öne sürüyor.

Erdal Güngör


Diesen Post teilen
Repost0
Published by Erdal Güngör
16. Januar 2009 5 16 /01 /Januar /2009 21:40


Diesen Post teilen
Repost0
Published by Erdal Güngör
16. Januar 2009 5 16 /01 /Januar /2009 14:42
"Kim 500 milyar ister" yarışmasında Kenan Işık'ın ellerini ovuşturrarak karşısında duran yarışmacının tansiyonunu çıkaratabilecek soru.

İlk Uluslararası resmi Futbol müsabakası  1872 yılında İskoçya-İngiltere arasında oynanmış,maç golsüz berabere bitmiş.

Maçın rövanşı 8 mart 1873 tarihinde Londranın Kennington-Oval statdında oynanmış
Müsabakayı izleyen 3.000(üçbin) futbol sever maçın ilk dakikasında Wlliam Kenyon-Slaney isimli oyuncun attığı ilk Uluslararası resmi Futbol müsabakasının golüne şahit olmuşlar.



                                                          William Kenyon-Slaney (24.08.1847 - 24.04.1908)



Erdal Güngör


Diesen Post teilen
Repost0
Published by Erdal Güngör
15. Januar 2009 4 15 /01 /Januar /2009 20:08
Tekrar 20 yaşinda olsaydım yine Ultra olurdum.

Sade iç saha maçlarına değil inadına deplasmanlara giderdim.

Dünyanın sonu olsa bile,yeterki Galatasarayımın yanında olayım.

Boya bulamasaydım çamurdan pankart yazardım.

90 dakika gırtlağım patlarcasına bağırırdım.

Çılgın insanlarla beraber olurdum çünkü onlar için Galatasaray sade hafta sonu eğlencesi değil.

Yine statdlara girerken kaçak meşale sokardım.

Hem coşkumu gösterir,hemde endüstriyel futbola karşı dimdik duruşumu ortaya koyardım.

Futbolun sade aile eğlencesi olmaması için elimden gelen her şeyi yapardım.

Şifreli kanalları boykot ederdim.

Klüpler birliğinin kurulmasını engellerdim.

Şimdinden daha çok her şeyi ciddiye alırdım.

Daha düzenli ve adaletli dünya için mücadele veriridim.

Galatasaray eğlenceden,kültürden,spordan,markadan öte bir şey.

Galatasaray bir avuç Vatan toprağı,Memleket.

Vatan ve Memleket sevgisi şu omurgasız dünyada insanı ayakta tutan tek değer.

İşte oda GALATASARAY.


Mentalita ULTRAS




Erdal Güngör

Diesen Post teilen
Repost0
Published by Erdal Güngör
15. Januar 2009 4 15 /01 /Januar /2009 18:03
Pakistanın doğusunda bulunan eski bir sanayi şehiri.
19.yüzyılda ingiliz işgali altında olan sialkot şehirinde askerlerin spor malzemelerinin tamiri yapılıyordu.
1970`li yıllarının ortasında tekrar spor endüstrisinin odağı oldu.1978 yılında arjantinde düzenlenen Dünya Şampiyonasıda oynanan TANGO topu sialkot şehrinde üretildi,bu yıldan itibaren ünlü spor markaları üretimlerini sialkot şehirine taşıdılar ve günümüzde dünya çapında satılan futbol toplarının yüzde %75`i sialkotda yapılıyor tabi sade top üretmi değil her türlü spor giyimide burada üretiliyor.

Ünlü markalar için sialkot cazip geliyor çünkü işçi gücü çok ucuz.Ayni ürünleri orta avrupa üretmeye kalksalar belki 10 misli yöğmeye ödeyecekler.

Sialkotda üretilen spor malzemelrinde 8 ile 13 yaş aralarında 7000 çocuk çalışıyor ve bunların üçte ikisi futbol topu üretimindeler.




Pakistanda çocukların çalışması yasak ama bu engelli aşmak kolay,üretimlerin çoğu evlerde yapılıyor,yasaları korumakla görevlilerde işi ciddiye almadığı için kontrol edilmesi imkansız.


Günde 10-12 saat çalışan çocuklar okul eğitimlerini alamıyorlar ağır yaşam şartları onları endüstriyel futbolun kölesi yapmış.Bu çocuklar okuma yazma öğrenemiyorlar ve eğitimsiz kalıyorlar ama önemli değil,eğitimsiz insanların boynunu eğmek kolay.

Çocukların sağlık durumu içler acısı,yaptıkları ağır işten dolayı küçük yaşta hastalık sahibi oluyorlar.Gözleri bozuluyor,sırt ve baş ağrıları bunlardan bazıları.

Ne zaman bir mağazanın vitrininde pahalı spor ayakkabısı yada futbol topu görürseniz Sialkotdaki çocuklar aklınıza gelsin,onlar etikette yazan fiyatın yarısına bir ay çalışmak zorundalar.

Kahrolsun endüstriyel futbol

Erdal Güngör
Diesen Post teilen
Repost0
Published by Erdal Güngör
15. Januar 2009 4 15 /01 /Januar /2009 13:34
Yıllar önce Ülkemizde futbol tutkusu vardı.Statdlar dolar taşardı,çocuklar mahale aralarında,boş arsalarda maç yaparlardı,top bulamadıklarında bile çapıt ve kağıt parçalarını yumak haline getirip futbol oynarlardı.

Yıllar önceydi,o yıllarda ne futbol manager oyunu vardı nede laktat testleri yapılırdı,ligtv'de yoktu.

Yıllar önce Muhteşem bir Trabzonspor vardı,kendi sahasında rakibini hapseder,ateşli tribünlerinle adeta boğardı.

Fenerbahçede Rıdvan,Oğuz,Aykut.

Beşiktaşın Metin,Ali,Feyyazı birde şifo Mehmeti vardı.

Galatasarayımız hep vardı,Metin Oktay'dan tutun,Prekazi,Tanju,Bülent Korkmaz,Hakan Şükür.
Bu ekol Hala sürüyor Arda Turan,Aydın Yılmaz ve diğerleri.
Zaten geriye kalan tek Galatasaray oldu.
Türkiyenin gerçek futbol ekolünü ortaya çıkaran tek futbol klüpü.

O yıllarda tribünlerde muhteşemdi,salkım saçak dolardı.

Hiç fark etmiyordu,tuttuğu takım 14 yıl şampiyon olamasa bile yılmadan peşinden koşturan bir kitle vardı.

Şimdi?

Başarıya endeksli,yıldız futbolcu bağımlısı,maç seçen,hakem hatalarınla paranoyak olmuş toplum haline geldik.

"Spor kültürü düşük toplum",diyeceksiniz,klasik sözcük.

Ama gerçek öyle değil.

Şuraya bir konu açtım, Atasporlarımız

Gördüğünüz gibi biz TÜRKLER spor kültürü düşük değilmişiz hatta sporun eşiğiyiz.


endüstriyel spor senden nefret ediyorum.......tüm güzelikleri aldın götürdün !



Erdal Güngör


Diesen Post teilen
Repost0
Published by Erdal Güngör

Blog Içeriği

  • : Blog von Erdal Güngör
  • : Liberta per gli Ultras ! No Al Calcio Moderno ! Galatasaray,Ali Sami Yen,Metin Oktay,istanbul,Alpaslan Dikmen,Karıncaezmez Şevki,Fatih Terim,Hooligan,Ultras,Hagi,Two and a half Man,Football Supporters Europe,The Big Bang Theory,Çılgın Türkler, Family Guy, Fringe,eBileteHAYIR!
  • Kontakt