1905 Ekim ayında kuruldu Galatasaray spor kulübü. Bir teneffüste okul sıralarının arkasında oturan bir avuç genç. Başlarında Ali Sami Yen, bugün milyonlarca insanın hayallerini süsleyen, ismini duyduğunda heyecanlandığı kulüp haline getirdi.

Tesadüf müdür bilemem, hele böyle bir günde. Bu sabah bazı internet sitelerinde Galatasaray başkanı olacak ünal aysal adlı aşağılık zatın Fatih Terim gibi Galatasaray armasını 108 yıl içinde en üstlere taşıyan yaşayan efsanesinin telefon mesajlarını ciğeri beş para etmez tv yorumcularına servis ederek aklınca kendisini temize çıkarma peşinde haberlerini okudum. Artık sinirden ağlamakta fayda etmiyor.

Hani etik değerlerimiz, ananelerimiz, GALATASARAYLILIK?

Bu mu kurumsallık?

Hem, Galatasaray 108 yıldır bir kurum değil mi?

Galatasaray “SK” yerine a.ş. koymakla, birde profesyonel şube oluşturmakla mı kurumsal olunuyor?

Ali Sami Yen, Tevfik Fikret vb. büyük insanların 108 yıl içinde yücelttiği Galatasaray başkanlık makamı son yıllarda ayaklar altına alınmıştır. Hele bu son olay Galatasaray başkanlık makamını iyice saygısız ve samimiyetsiz hale getirmiştir. Ve bu yüzden benim saygım sadece Galatasaray’ın kutsal armasına ve Sarı Kırmızı  renklerine, ünal aysal şerefsizinden nefret ediyorum!

Konu samimiyetsizlikten açılmışken, buna biz Galatasaray taraftarları da dahiliz! Burada herhangi oluşumu, grubu yada münferitleri hedef almıyorum, kendimde dahilim!

Maalesef biz tabela tribüncüsüyüz! Fazla detaya inmeye gerek yok, YA TERİM YA ÖLÜM, ALPASLAN DİKMEN hepsi yalan, sanal dünya geniş. At sloganı sikeyim inanı!

Büyük ozan Abdürrahim Karakoç çok güzel açıklamış;

Gün geçer, azalır sevgi

Değişir her şeyin rengi

Bugün değil, yarın belki

Unutursun Mihriban’ım....

                             profesyonelliğe karşı METİN OKTAY!!!

                       kurumsallığa karşı FATİH TERİM!!!

                     KUTSAL DEĞERLERİMİZ BİZİM, kirli paralarınız sizin olsun!

                 KAHROLSUN endüstriyel FUTBOL ve uşakları!

                                                                           GRANDE TERİM !

                                                                    FUCK YOU ünal aysal.....

Son zamanlarda moda oldu, Galatasaray’da gol atan bazı oyuncular sağ elini kalbine getirip taraftarı selamlıyorlar. Geçen hafta Antalya maçında beraberlik golünü atan Drogba yine aynı hareketi yaptı, aklınca METİN OKTAY selamı ile tribünlere oynuyor.

Acaba Drogba ve diğerleri “Metin Oktay selamının” öyküsünü biliyor mu? Gelin hatırlayalım ve bilmeyenlerde böylece öğrenmiş olur.

“Yıl 1959, Türkiye yine bir Galatasaray – Fenerbahçe derbisine kilitlenmiş. İki tarafta yerli hakemlere güvenmediğinden dolayı maça eski Yugoslavya’dan hakem getiriliyor.

O gün maçta tarih kitaplarına geçecek iki ilginç önemli olay yaşanıyor;

1. Maçın  ortalarına doğru, kaleci Turgay'ın uzun degajı Metin'i Fener kalecisi Özcan Arkoçile karşı karşıya getiriyor. Bir karambol oluyor. Hatta yumruklaşıyorlar. Ve derken Fener tribünleri Metin Oktay'a küfür senfonisine başlıyor. Yugoslav hakem Metin'e kırmızı kartı gösteriyor.  Maçtan atılan Metin Oktay kendine küfreden Fenerbahçe tribünlerinin önüne gidiyor, dimdik duruyor, sağ elini kalbine koyuyor ve hepsini yerlere eğilerek selamlıyor. Bir anda tüm stat derin bir sessizliğe bürünüyor.

2. Yugoslav hakem kararını geri alıyor ve Metin Oktay tekrar oyuna dahil oluyor. 37. dakikada     vurduğu voleyle Fenerbahçe ağlarını deliyor bu aynı zamanda maçın tek golü oluyor.”

İki olayda Türk futbolunun tarih kitaplarına altın harflerle yazılmıştır. Bizi ilgilendiren birinci olay. Fazla geriye gitmeye gerek yok, birkaç ay önce yine Fenerbahçe – Galatasaray derbisi. Yukarda Metin Oktay ve Özcan Arkoç ile yaşanan senaryonun benzeri bu sefer aktörler değişik. Biri Fener kalecisi Volkan diğer Galatasaray’ın yabancı oyuncusu Drogba. İtiş, kakış tribünden gelen küfürler hatta ırkçı hareketler. Şöyle düşünün Drogba kendisine yapılan ağır hakaretlere rağmen Fenerbahçe tribünlerinin önüne gidip Metin Oktay selamı verseydi neler olurdu?

Size söyleyim neler olurdu. Şimdi çareyi Drogba ‘da arayanlar onu bir kalemde silerdi, yönetimde baskılara dayanamaz anında kulüpten kovardı! Malum Drogba’nın böyle niyeti yoktu ve kendimiz aldatmayalım kimsenin de olmaz. Ertesi gün Spor Bakanı devreye girmeseydi Drogba ırkçılık yüzünden Fenerbahçe kulübünü UEFA’ya şikayet edecekti. Ki, bana sorarsanız yerden göğe kadar haklıydı!

Drogba bir daha sefer Metin Oktay selamı verirken bu olayı aklına getirmeli şayet bilmiyorsa birileri ona anlatmalı.

En çok bu tarz lüzumsuz hareketlerle demagoji yaparak Taraftarın kutsal değerleri ile oynanmasından nefret ediyorum. Ne demişti rahmetli “Bizi sevenleri üzmeyelim Baba”. Unutmayalım Drogba ona sevgi besleyen Shanghai Senhua taraftarlarını üzdü, parayı seçip kontratını tamamlamadan Galatasaray’a geldi!

Sevgili Dostlar, kimse Metin Oktay olamaz ve onun gibisi de bir daha bu kahpe dünyaya gelmez! Hem, biz boşuna demiyoruz...profesyonelliğe KARŞI METİN OKTAY!!!

Son yıllarda Galatasaray tribünlerinde kendi oyuncusuna hakaret moda oldu. 2004 senesinde başlamıştı iyi hatırlıyorum, olayı birebir yaşadım. Bir kupa maçı sonrası Hasan Şaş’a tribünlerden ağıza alınmayacak küfürler edildi, Hasan ağlayarak soyunma odasına gitti. Ali Sami Yen stadının son dönemlerinde ayyuka çıkan bu davranışlar yeni statta da devam ediyor!

Galatasaray’ın seyircisi çok ama maalesef taraftarı az! Ve bu gidişle de kalmayacak!

Öyle bir güruh oluştu ki insanı futboldan tiksindiriyor. Dün akşam yine altyapımızdan yetiştirdiğimiz Emre Çolak maçtan çıkarken bu iğrenç güruh tarafından yuhalandı, hakarete uğradı. İnanılacak gibi değil, öyle tipler oluştu ki hepsi cins, cins. Çocukluğunda mahalle arasında kola kutusuyla maç yapan vasıfsızlar şimdi kalkmış haddinde olmadan Emre’ye yeteneksiz diyor. Hadi Emre kötü oynadı gününde değildi diyebilirsin ama Emre’de yetenek yok diyemezsin arkadaş! Sen kimsin ki? Emre’de yetenek olmasa dünyanın en büyük teknik direktörlerinden biri Fatih Terim onu sahaya sürmezdi!

Türk futbolun en büyük sorunlarından biri haline gelen yeni oluşan seyirci kitlesi. Bu kitle futbol eğitimi almamış, bir futbol takımında oynamamış, sporla zaten alakası olmayan boş konuşan zihniyet! Herkes kendini bir futbol uleması sanıyor ve aralarında öyleleri var ki TV’de yorumculuk yapıyor, u.meleke, b.erten vb. tipler. Takım kötü oynayınca da Tribünde oturan güruh bu tiplerin ağızıyla etraflarına zehir saçıyorlar. Tabi tribünden kuş bakışı maç seyredip ona buna sallamak kolay. Size benden tavsiye maçı zeminin sıfır noktasından seyredin, inanın futbola bakış açınız değişir. Dün Emre Çolak sahada 65 dakika kalmış 6km den fazla koşmuş, siz önce 1km koşun sonra gelin konuşalım!

Gelelim dünkü maça. Doğru söylemek gerekirse Galatasaray kötü oynuyor, geçen sezonda iyi oynamadan şampiyon oldu. Bunun sebebini yapılan yanlış transferler ve Türkiye’de büyük takımların sorun haline geldiği oyuncuların kendilerini geliştirmesine yönelik verilemeyen ileri eğitim!

Drogba ve Sneijder kağıt üstünde iyi transfer olabilir buna Ambrabat dahil ama ilk geldikleri zamanlar ile şimdi karşılaştırdığımızda üçünde de performanslarında düşüş görülüyor. Profesyonel futbolcuya futbolu baştan öğretmeye gerek yok. Ama yaşına, kariyerine bakmadan sürekli yeniliklerle kendini geliştirmesi için eğitim verilmesi şart aksi taktirde performansı düşer.

Maalesef Türkiye’de buna yeteri kadar önem verilmiyor, zaman ayırılmıyor. Anca oyuncular kendi inisiyatifleri ile bir şeyler yapmaya çalışıyorlar. Bu yüzden de transfer edilen üst seviyeli yabancı oyuncuların belirli süre sonra performansları düşüyor. Ve bu yüzden de yerli ve altyapıdan gelen oyuncular kendilerini geliştiremiyorlar. Dün Bruma’yı hepimiz izledik, sahada kaldığı sürede güzel oyun ortaya koydu, kuşkusuz iyi kumaş var ve yaşına göre kendini mükemmel geliştirmiş. Bruma şimdilik Sporting’den aldığı altyapı eğitimiyle bir müddet günü kurtarır, esas iki ay sonra gelişmesine bakmalıyız!    

Türk futbolunun diğer büyük sorunu eğitim eksikliği! Bu sade futbolcularla sınırlı değil, taraftarında futbol bilgisi SIFIR!!! İyi ve bilinçli taraftar futbolu seyretmekle kalmaz gider bir kulübe kayıt olur FUTBOL EĞİTİMİ ALIR, FUTBOLU TEMELİNDEN ÖĞRENİR!!! Dünya’nın hiçbir yerinde Türkiye’deki kadar futbol üzerine konuşulmuyor, ama maalesef her şey lafta kalıyor. Çünkü Dünya’da en az futbol oynayan ülkelerin başını Türkiye çekiyor.

Dün tuhafıma gitti, Emre Çolak’ı şuursuzca eleştirenlerin arasında boynuna Livorno, St.Pauli atkısı dolayan, Mentalita Ultrayı savunanlar vardı. O arkadaşlar gerçekten Livorno yada St.Pauli taraftarı olsaydı futbola bu bakış açılarıyla intihar ederlerdi!

Ne istiyorsunuz? GALATASARAY 19 kere şampiyon oldu, 14 kere Türkiye kupasını kazandı, UEFA ve Süper Kupayı kazandı. En fazla ŞL katılan Türk kulübü Galatasaray, 2 kere ŞL çeyrek finali oynadı, bir kere Avrupa Şampiyon kulüpler kupasında yarı final oynadı. GALATASARAY Balkanların ve Orta Doğunun en iyi üç kulübünden açık ara biri( diğer ikisi Steua Bükreş ve Kızıl Yıldız Belgrat) Gözünüz doysun be....aloooo benimle yaşıtlar 13 sene şampiyonluk görmedi!

                           I LOVE YOU EMRE ÇOLAK!

              KAHROLSUN endüstriyel futbol ve uşakları!