Overblog
Edit post Folge diesem Blog Administration + Create my blog
1. März 2011 2 01 /03 /März /2011 05:29

Spagnolo vefatının ardından hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı belliydi. 1989 yılında yürürlüğe koyulan D.A.SPO.( Divieto di accedere alle manifestazioni sportive. Türkçesi Spor müsabakalarından men edilmek anlamına geliyor yeni çıkacak şiddet yasasının benzeri İtalyanca bilenler yasaya buradan bakabilirler >> link ) yasası yeniden ele alınıp düzenlendi.  5 Şubatta Cenova’da yapılan Ultra toplantısının sonunda yayınlanan açıklamada vurgulandığı gibi sert günler bekliyordu tribüncüleri. Önceki yazılarda belirtmiştim, 90’lı yıllarının başında o güne kadar statlarda görev alan emniyet güçleri yeni oluşturulan Çevik Kuvvet birliğiyle değiştirildi. Yeni nesil polisler eskiye nazaran yaş ortalaması düşüktü. Bu genç polisler, saldırgan sürekli insanları provoke eden kavga arayan, kimseyi ayırt etmeden şuursuzca etrafa saldıran. Kısacası şiddet eğilimli taraftardan pek farkı olmayan elemanlardan oluşuyor. Her türlü silahlı donanıma sahip, olay yerine intikal ettikleri anda sorgusuz sualsiz tek hedefi insanların canını yakmak, gerekirse de gözünü kırpmadan masum kişileri öldüren üzerinde devletin üniformasını taşıyan kontrgerilla örgütü.


Şiddete, daha ağır şiddetle karşılık verildiğinde ortaya çıkacak tablo kimseyi şaşırtmamalı, yanlış anlaşılmasın polise önyargılı yaklaşmıyorum başımdan çok olay geçti. Ve kimse bana emniyet güçlerini savunmasın, yok efendim saatlerce bir sandviçle ayakta bekliyorlarmış gibi boş bahaneler üretmeyin beyler. 20 saat yer altında madenlerde çalışanlar var ama bu insanlar işlerinin verdiği stresten etrafa saldırmıyorlar. Düzenli vardiya planıyla polislere rahat çalışma imkânları yaratılır, hem neden bu kadar güvenliğe gerek duyulur anlamıyorum her hafta sonu savaş mı çıkıyor?  Kesinlikle, dünya üzerinde hiçbir medeni toplum şuursuz futbol fanatiklerinin gereksiz yere insanların canı yanmasına ya da kaybetmesine tahammül edemez, yalnız şiddete verilen mücadelede doğru adımlar atılmalı. Tribünde başlamak en büyük hatadır.


Tribün şiddetin patlak verdiği yerdir, değişik yerlerde de çıkabilir bu düğün salonu olabilir trafikte de. Şiddet toplumun içinde başlar sonra etrafa yayılır. Son 2 yıldır sigaraya karşı nasıl savaş açıldıysa,  insanların şiddetten arınmaları içinde aynı şekilde hatta iki kat mücadele verilmeli! Yasalar medeni toplumları düzen ve huzur içinde yaşamalarını sürdürmesini sağlayan vazgeçilmez kurallarıdır ama insanları sürekli cezalandırmakla toplumun dışına itmemeli. Şiddet olaylarına karışan taraftarlara kesilen cezaların yanı sıra bu kişiler psikolojik ve pedagojik eğitimden geçirilip yeniden kazanılmalı. Modern statlar inşa ederek konforlu koltuklarla donatmak sorunu ortadan kaldırmıyor.


Diğer yandan taraftarlar da otokontrolü sıkı tutmak zorunda. Bu yeni yasa çıkarmaktan polis baskısından daha da önemli. İşte bu yüzden pazar günkü yazımda Galatasaray tribünlerinde semtlerden toplanıp gençlerle doldurulduğuna değinmiştim. Amacım kimsenin taraftarlığını ölçmek ya da birilerine iftira atmak değil. Somut tespitler kendim defalarca şahit oldum, bu gençlerin çoğu kenar mahallerden toplanıp sırf tribünde kalabalık oluştursun diye getiriliyorlar. Aralarında mutlaka Galatasaraylısı da vardır sözüm onlara değil.  Hepimiz zamanında küçük yaşta tribüne alıştırıldık ailelerimiz, akrabalarımız ya da arkadaşlarımızın vesilesiyle. Ama burada durum farklı, toplanıp getirilen gençlerin çoğunun gerçek taraftar kimliği muamma, sonra olay çıkardıklarında kabak tüm grubun başına patlıyor. Kulübün aldığı cezada cabası mutlaka buna karşı önlem alınmalı!

İtalya’da 1995 sonrası polis-taraftar arasında kanlı bir husumet oluştu. Sanki çevik kuvvette kendini oyuna dâhil etmiş Ultra oluşumları ile bir güç ölçüşme içine girmişti. Öyle ki görev aldıkları kentlerin Taraftarlarına ılımlı yaklaşan birlikler vardı, örneğin Fiorentina, Napoli ya da Roma’da olduğu gibi. Ama diğer yandan Ultra grupları ile özel kan davası güden komanda birlikleri de vardı. Şimdi anlatacağım olay uzun seneler süren husumetin hikâyesi, Fiorentina çevik kuvvet birliği ile Milan’lı Fossa dei Leoni oluşumu arasında geçiyor.


23 Mayıs 1999 senesinde Perugia deplasmanına giden Milan’lı taraftarlar kendi aralarında önlem alsalar da polis vahşetinden kaçamadılar. Vincenzo Canterini ( birkaç yıl sonra Cenova’da yapılan G8 zirvesinde çıkan olaylarda Diaz okuluna verdiği saldırı emriyle İtlaya devletini uluslar arası krizin içine atmıştı, ona sonra değineceğim) liderliğinde çevik kuvvet birliğinin durduk yere nasıl olay çıkardığının çarpıcı örneği. Aşağıdaki yazı zamanında Fossa dei Leoni fanzinden alıntıdır;


Stat çıkışında polis kortajına girmeme kararı aldık bu aynı zamanda provokasyonlardan ötürü çıkacak olaylara karşı önlemdi. Fakat tren istasyonuna geldiğimizde Fiorentinalı rambolar bizi bekliyorlardı. Tayfanın neredeyse tümü trene binmişti ki çevik kuvvet elamanlarından birisi durduk yerde arkadaşımızın kafasına copla vurdu. Bu olay bizi Milano’dan refakat eden DİGOS( taraftarları deplasmanlara refakat eden özel eğitimli polisler) memurlarının gözlerinin önünde oldu. Polisler sürekli el kol hareketi yaparak sözlü hakaret ediyorlardı, niyetleri bizimle çatışmaktı. Malum bizim çocuklarda geri vites yapmayıp bu isteklerini geri çevirmediler. Sonrasında tren istasyonunun içinde ve dışında şiddetli çatışmalar yaşandı. Bu arada bazı polisler trenin içine girip Ultra olmayan sıradan Milan’lı taraftarları dövdüler. Diğer yandan trenin içine göz yaşartıcı bombalar atılıyor bazı polisler treni taşlıyordu. Aralarından biri silahını çekerek bize doğru yöneltip hareket çekiyordu.( Yaşananlar Stricia la Notizia ve Telelombardia tarafından kayıt edildi). Karşılıklı çatışmalar yaklaşık bir buçuk saat sürdü, yaptığımız yoğun taşlı saldırılarla polislerin geri çekilmesini sağladık ve tekrar trenimize bindik. Olaylar dindi sanmıştık ama yanılmışız, trenin hareket etmesini beklerken polisler yeniden saldırıya geçtiler. Bu defa hiç şansımız yoktu çevik kuvvet amansızca önüne geleni sopaladı trene de büyük hasar verdiler. Nihayet vahşet bitmiş hareket etmiştik, yolda iki arkadaşımızın tutuklandığını öğrendik. İçlerinden birisi karakolda feci şekilde dövülmüş vücudunda kırıklar oluşmuştu. Bilanço ağırdı, bir taraftarımız atılan göz yaşartıcı bombadan gözünü kaybetti. Polislerde de ağır yaralı vardı treni ise hurda olmuştu.  

 

Fazla söze gerek yok, çıkan olayları sade iki gazete haber yaptı geri kalanı da üç maymunu oynadı. Parlamentoda açılan soruşturma formalite, çıkan netice sıfır çünkü olayın baş aktörleri devletin emniyet güçleri. Fanzinde yazılanalar bir görgü tanığının anlattıkları ve bu yüzden fazla ciddiye alınmıyor ama ortada gözünü kaybetmiş bir genç var durduk yere kendi kendine çıkmadı herhalde! Aynı Fanzinde oda yaşadıklarını dile getirmiş fakat kimsenin umurunda değil. İtalyan kamuoyunda olaydan bahseden yok, çünkü kimsenin işine gelmiyor. Medya her zaman olduğu gibi birkaç sarhoş çapulcu ile geçiştirerek olayını üstünü örtüyor. Sakın üst makamlar rahatsız olmasın trajları düşmesin “bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın”. Üstelik polisin dokunulmazlığı var nemelazım.


Dikkatinizi çekti mi? Bu olay 23 Mayıs 1999 tarihinde oldu, geçenlerde 16 Şubat 2011 günü Turgutluspor-Göztepe maçı sonrası polisin evlerine dönen Göztepeli taraftarların otobüsünü taşladığından bahsetmiştim. Aradan 12 sene geçmiş,  iki olayın arasında tek fark ülkeler. Bu esnada belki kaç sefer yeni yasalar çıktı ya da yeniden düzenlendi, peki ne değişti?....devam edecek.

Diesen Post teilen
Repost0
Published by Erdal Güngör

Blog Içeriği

  • : Blog von Erdal Güngör
  • : Liberta per gli Ultras ! No Al Calcio Moderno ! Galatasaray,Ali Sami Yen,Metin Oktay,istanbul,Alpaslan Dikmen,Karıncaezmez Şevki,Fatih Terim,Hooligan,Ultras,Hagi,Two and a half Man,Football Supporters Europe,The Big Bang Theory,Çılgın Türkler, Family Guy, Fringe,eBileteHAYIR!
  • Kontakt